RSS

Tefsir Dersleri MÜLK SURESİ (01 -12)(178-B)

31 Oca

5

(“Euzü Billahi mineş şeytanir racim”

BismillahirRahmanirRahıym)

 

Şimdi Mülk suresine geçiyoruz. Mushafta 67. sure. Mülk Suresi adını Allah’ın mutlak hükümran oluşunu ifade eden ilk ayetinden alıyor. Sahabe mania, engelleyen diye, hatta daha farklı isimler de almış itkam da münciye, kurtarıcı, vakiye koruyucu isimleriyle de  anılıyor bu sure. Yani çok isimli bir sure.

Sure Mekki. Beleğati önceleyen ses yapısı bunun delili zaten. Konu itibarıyla bütüncül bir konusu var. Yani ayıramıyoruz. Farklı zamanlarda nazil olmuş diyemiyoruz. Osman tertibinde Tûr suresinin ardına yerleştirilmiş. Muhtemelen boykot dönemi surelerinden biri. Ki boykot dönemi peygamberliğin 7. – 9. yılları arasına tekabül eder. 28. ayet suikasti ima ettiğine göre muhtemelen bu dönemde indiğini pekiştiren bir unsurdur diye düşünüyorum.

Suremizin konusu Allah, İnsan ve kainat. Bunların arasında ki ilişki. Hayat ve ölümün yaratılış sırrı bu surede dile getirilir. ..halekalmevte velhayâte liyeblüveküm eyyüküm ahsenu ‘amela* (2) Allah hayatı ve ölümü yarattı ki hanginiz daha güzel eylem ortaya koyacak sınasın diye.

Evet, evrenin kusursuz nizamına bak ey insan der bu surede rabbimiz. Anlam ve amaca dikkat çeker. 10. ayetinde bu surenin Ve kalu lev künna nesme’u ev na’kılu ma künna fiy ashabisse’ıyr (10) cehennemliklerin dilinden; Biz eğer akletseydik, ya da nakle uysaydık, gelen vahyi dinleseydik şimdi cehennemlik olmazlık derler. İnsan Allah’a borçludur der bu sure 23-27. ayetleri arasında ve peygamberden surenin önemine dair bir çok rivayet gelir. Bu rivayetler bize özetle şunu verir. Bu surenin muhtevasına dikkat edin. Bu surenin muhtevası çok önemlidir.

[Ek bilgi; Sûre, Bakara sûresindeki;

“Allah’ı nasıl inkâr edersiniz? Halbuki siz, ölüler idiniz, sizi O diriltti. Sonra öldürecek, sonra tekrar diriltecektir. Nihayet O’na döndürüleceksiniz. Yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yaratan O’dur. Sonra göğe yönelip onları yedi gök olarak düzenleyen de O’dur” (Bakara,28-29)

Ayetlerde verilmek istenen mesajı tafsili bir şekilde gözler önüne sermektedir. Katıksız bir tevhid akidesine ulaştırılmak için insan, varlık âlemini ve ötesindekileri düşünmeye davet edilir. Nasıl olur da insan, yoktan var edildiği halde, onu var edeni inkâr edebilir! Ve nasıl olur da, her akıl sahibini hayrete düşürüp iman etmeye sevk edecek azametteki olaylar her gün çevresinde cereyan ettiği halde, kâinatın tek sahibi olan ve onu dilediği gibi sevk eden Allah’a iman etmeyi beceremez!

Yeryüzünde ne varsa hepsini insan için yaratan Allah’tır. Ama insan, her gün etrafında cereyan eden ve yaratanın mutlaka bir alâmetini taşıyan olaylara karşı körelmiş bir durumdadır….

..Bu sûrenin muhtevası ve konuyu ele alışı öteki sûrelerden farklıdır. Düşünen insanı Allah’a imana götürecek olan, görülen ve görülmeyen yaratılıştaki mükemmellik ve incelikler, yeryüzünün dar sınırlarının ötesine taşarak bütün kâinatı kucaklayan, maddî hayatı aşıp âhiret âlemini de içine alan bir üslûpla ele alınmaktadır. İnsana, kâinattaki hadiselerin dış görünüşü ile uğraşmaktan kurtulup onun iç gerçeklerini kavramanın yolları açılır. (Besairu-l Kur’an-Ali Küçük)]

Bu kısa girizgâhtan sonra tefsirimize geçebiliriz.

 

BismillahirRahmanirRahıym

1-) Tebârekelleziy BiyediHİlMülkü, ve HUve ‘alâ külli şey’in Kadiyr;

Mülk (fiiller boyutu) elinde olan (onu her an dilediğince tedbir eden) ne yücedir! O, her şeye Kaadir’dir. (A. Hulusi)

01 – Ne yücedir o ki mülk onun elinde ve o her şey’e kadîrdir. (Elmalı)

 

Tebârekelleziy BiyediHİlMülk mutlak hükümranlık kudret elinde bulunan Allah ne yüce, ne ulu bir bereket kaynağıdır. Bu kadar uzun çevirmek zorunda kaldım. Tebareke çekim dışı bir fiil. Yani tasrifi yok, çekimi yok. Çoğaltılamaz. Fiiller biliyorsunuz teceddüt ve istimrar ifade eder. Yani yenilenme ve kesintisizlik ifade eder. İnsan eylemine bağlı olarak kesintisiz, bereketin kaynağı demektir. Kim? Allah. Allah kesintisiz bir bereketin kaynağıdır. El Mülk; Malik ül mülk. Dikkat burada kainatın yegane sahibi Allah’ın mülkiyetine bir atıf var. Peki bizim mülkiyetimiz? Bunların hepsi mecazi, biz emanetçiyiz.

ve HUve ‘alâ külli şey’in Kadiyr zira O her şeye güç yetirendir. Kadiyr in delalet ettiği kudretle birlikte mülkü anlarsak doğru anlamış oluruz. Yani her şeye güç yetirenin Malik ül Mülk olanın mülk üzerinde tasarrufu tartışılabilir mi. Siz deO’nun mülküsünüz ey insanoğlu, sana verdiği de O’nun mülkü. O zaman mülkünü, mülküne vermiştir. Yani sen verince elinden çıkar ama Allah verince elinden çıkmaz. Çünküğ sen de O’nun mülküsün.

 

2-) Elleziy halekalmevte velhayâte liyeblüveküm eyyüküm ahsenu ‘amela* ve “HU”vel ‘Aziyzul Ğafûr;

Ortaya koyacaklarınız itibarıyla hanginizin daha mükemmel olduğunu yaşatmak için ölümü ve hayatı yaratan “HÛ”dur! O, Aziyz’dir, Ğafûr’dur. (A. Hulusi)

 02 – O ki ölümü ve dirimi kadir edip yarattı, sizi imtihana çekip şunu bildirmek içinki hanginiz amelce daha güzel, hem o öyle azîz öyle gafur. (Elmalı)

 

Elleziy halekalmevte velhayâte liyeblüveküm eyyüküm ahsenu ‘amela O ki; Malik ül Mülk olan ve Kadiyr olan Allah hayatı ve ölümü yarattı. Niçin? liyeblüveküm eyyüküm ahsenu ‘amela hanginiz daha iyi eylem üretecek diye sınamak için yarattı.

Ölüm, farkında mısınız yokluk manasına da gelir, ikincisi canlanmadan önceki elementer köken manasına da gelir. Onun için önce ölüm zikredilmiş. O, ölüme de hükmeder. Yani hayat öncesi de O’nun denetimi altındadır der bu ayet zımnen. Varlık varsa onu da O yaratır. Varlık vardır onu O yaratır. Yokluk varsa yokluğu da Allah yaratır. Eğer yokluk diye müstakil bir şey varsa onu da Allah yaratır. Yoksa zaten konuşmaya gerek yok. Buradan böyle bir şey çıkıyor. Onun için önce ölümü yarattığı ifade edilmiş.

Teveffi ve mevt Kur’an da ölüm hakkında iki kelime kullanılır. Mevt nefse nispet edilir, teveffi Allah’a yani izafe edilir. Yani ceset ölür, Allah ruhu teveffi ettirir, alır. Dolayısıyla hayvanların ölümü mevttir, ama insanın ölümü hem mevt hem teveffidir. Teveffi ruhun geldiği yere vefa göstermesidir. Ruhun kaynağına vefa göstermesidir. Onun için insanın cesedi ölür, ruhu değil.

ve “HU”vel ‘Aziyzul Ğafûr zira O yüceler yücesi ve sonsuz bağış sahibidir.

 

3-) Elleziy haleka seb’a Semavatin tıbaka* ma tera fiy halkırRahmâni min tefavut* ferci’ılbasare hel tera min futûr;

Semâları yedi boyut (hâlinde) yaratan “HÛ”dur! Rahmân’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin! Hadi bakışını döndür de bak! Bir kopukluk – uyuşmazlık görüyor musun? (A. Hulusi)

03 – o ki yedi sema yaratmış birbiriyle mutabık, göremezsin o rahmânın yarattığında hiç bir nizamsızlık, haydi çevir gözü görebilir misin hiç bir çatlak, bir kusur? (Elmalı)

 

Elleziy haleka seb’a Semavatin tıbaka O yedi göğü eşsiz bir uyum içinde yaratmıştır. Veya ta ba ka nın çoğulu sayarak kat kat, tabakalar halinde yaratmıştır manasına da gelir. Tercihimiz tabaka dan mastar oluşuna binaendir. Haleka; Hâlk; aslında üç manaya birden gelir.

1 – Takdir demektir birinci manası. Yani sınırlamak, belirlemek, sınır koymak.

2 – İcattır. Vardan var kılmaktır.

3 – İbdadır, yoktan var kılmaktır. Hâleka’nın üç manası birden var.

ma tera fiy halkırRahmâni min tefavut O sopnsuz rahmet sahibinin yaratışında hiçbir kusur, bir düzensizlik bir nizamsızlık, bir intizamsızlık göremezsin ey insan.

Evet, tefevt; tıbakanın zıddı. Yani o düzen di bu da düzensizlik, uyumsuzluk. Yedi kat gök, aslında belki işaret olarak vahiy + akıl + beş duyu diyebiliriz buna. Ben idraki bizim arz’ımızdır, yer yüzümüzdür. Vahiy en yüksek göktür. Eğer aklımıza ve beş duyumuza vahiy göğünden yağmur yağarsa, vahiy rahmeti aklımıza ve beş duyumuza inzal olursa, rahmet inerse o zaman yüreğimizde baharlar açar. O zaman içimiz cennetasa bir bahara döner. Belki zımnen böyle bir yoruma varabiliriz buradan.

ferci’ılbasare hel tera min futûr haydi çevir gözünü de bir bak bakalım bir kusur görebiliyor musun onda. Futûr; yırtık, delik, çatlak manasına gelir. Fatır da oradan gelir yarıldığı açıldığı için tohumun ağzı. Yani kusur görebiliyor musun.

 

4-) Sümmerci’ıl basare kerrateyni yenkalib ileykelbasaru hasien ve hüve hasiyr;

Sonra bakışını iki kere daha döndür de bak! Bakışın en yorgun (aradığın kusuru bulamamış hâlde), hor-hakir olarak sana döner! (A. Hulusi)

04 – Sonra yine çevir gözü, tekrar tekrar, sana döner ö göz hîtap olarak zelîl-ü hakîr. (Elmalı)

 

Sümmerci’ıl basare kerrateyn sonra tekrar tekrar dön de bir bak bakalım yenkalib ileykelbasaru hasien ve hüve hasiyr bakışın yılgın ve bezgin bir şekilde sana geri dönecektir. Yani bir kusur bulamayacaksın. Veya şaşkın ve hayretler içinde sana geri dönecektir.

 

5-) Ve lekad zeyyennes Semaeddünya Bimesabiyha ve ce’alnaha rucûmen lişşeyatıyni ve a’tedna lehüm ‘azâbes se’ıyr;

Andolsun ki dünyanın (düşünce) semâsını, aydınlatıcılar (hakikat bilgileriyle) olarak donattık! Onları meydana getirdik ki, şeytanları (şeytanî fikirleri) taşlayıp uzaklaştırmaları için! Onlar için alevli ateşin azabını hazırladık. (A. Hulusi)

05 – Celâlim hakkı için biz o Dünya Semayı takım takım kandillerle donattık ve onları Şeytanlar için (rucum) atmalar yaptık, hem onlar için o çılgın ateş azâbını hazırladık (ki azâbı Seıyr). (Elmalı)

 

Ve lekad zeyyennes Semaeddünya Bimesabiyha biz en yakın göğü kandillerle süslemişizdir. Burada ki Ve lekad; doğrusu budur, sizin yani ötekilerin söylediği yanlıştır gibi bir nükte içerir. Yani medyumlara bir cevap var burada aslında. Bakınız hemen arkasından gelen cümle de o zaten.

ve ce’alnaha rucûmen lişşeyatıyni ve a’tedna lehüm ‘azâbes se’ıyr onları şeytanlığa soyunanlar şeytanlığa soyunanlar için gayba dair spekülasyon aracı yaptık. Yıldızları yani. Ne yapıyorlar? Zan ve tahmin yürütüyorlar, spekülasyon yapıyorlar yıldızlar üzerinden. Allah’ın gaybını bilme iddiasında olan bu haddini bilmez şeytansılar, insanları aldatmak için yıldızlardan, gök cisimlerinden müneccimlik yapıyorlar. Kahinlik yapıyorlar. Falcılık yapıyorlar, burççuluk yapıyorlar vs. Kehf suresinde ..racmen Bil gayb. Kehf/22) diyor ya Kur’an. gaybı taşlamak. Tıpkı onun gibi işte. Gaybı taşlıyorlar.

ve a’tedna lehüm ‘azâbes se’ıyr ve onlar için yakıp kavuran bir azab hazırladık. Sa’ıyr; aslında siyar, fiyat demek. Fiyat manasına gelen si’ırden. İmaen acaba şöyle bir sonuca varabilir miyiz diye düşünüyorum. Cehennem ne kadar ucuza alınırsa alınsın yine de pahalı alınmıştır. ‘azabesse’ıyr, yani bir bedel ödeyerek aldıkları azab. Ne kadar küçük bir bedel de ödeseler cehennem pahalıdır. Cennet ne kadar fiyatlı da elde edilse ucuzdur. Belki buradan bunu çıkarabiliriz.

 

6-) Ve lilleziyne keferu BiRabbihim ‘azâbu cehennem* ve bi’sel masıyr;

Hakikatlerini oluşturan Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır! Ne kötü dönüş yeridir o! (A. Hulusi)

06 – kendilerinin rabbine küfredenler için de Cehennem azâbı vardır, ona gidiş de ne fena akıbettir. (Elmalı)

 

Ve lilleziyne keferu BiRabbihim ‘azâbu cehennem zira rablerine karşı böyle nankörlük yapanları cehennem azabı beklemektedir. ve bi’sel masıyr o ne fena bir son duraktır, dönüş yeridir.

 

7-) İzâ ülku fiyha semi’u leha şehiykan ve hiye tefur;

Onun içine atıldıklarında, o kaynayarak fışkırırken, onun gümbürtüsünü işitirler! (A. Hulusi)

07 – İçine atıldıkları vakit onun öyle bir hıçkırışını işidirler ki feveran ediyordur. (Elmalı)

 

İzâ ülku fiyha semi’u leha şehiykan ve hiye tefur onlar oraya atıldıklarında onun kaynayış homurtusunu, yani insanın içini korkudan ciğerini düşürecek kadar kaynayış homurtusunu işitecekler.

 

😎 Tekâdu temeyyezu minelğayz* küllema ülkıye fiyha fevcun seelehüm hazenetüha elem yeti’küm neziyr;

Gayzından (şiddetli taşmasından) neredeyse çatlayacak hâldedir! Onun içine her bir bölük atıldıkça, muhafızları onlara: “Size bir uyarıcı gelmedi mi?” diye sorar. (A. Hulusi)

08 – Hemen hemen öfkeden patlayacak gibi bir hale gelir, içine bir alay atıldıkça her defasında onlara onun bekçileri «size gocundurucu bir Peygamber (bir nezîr) gelmedi mi?» Diye sorarlar. (Elmalı)

 

Tekâdu temeyyezu minelğayz neredeyse cehennem öfkeden patlayacak. Öfkeden kudurmuş gibi patlayacak küllema ülkıye fiyha fevcun seelehüm hazenetüha elem yeti’küm neziyr her grup günahkârın atıldığı her seferinde onlara cehennemin bekçileri soracaklar; Size bir uyarıcı gelmemiş miydi? Yani daha önce size bir peygamber gönderilmemiş miydi? Diye soracaklar.

 

9-) Kalu belâ kad caena neziyrun fekezzebna ve kulna ma nezzelAllâhu min şey’* in entüm illâ fiy dalâlin kebiyr;

(Cehennem ehli de) der ki: “Evet, gerçekten bize bir uyarıcı geldi de biz inanmayıp reddettik! ‘Allâh hiçbir şey inzâl etmemiştir; sizin yaptığınız çok büyük bir sapıklıktır’ dedik.” (A. Hulusi)

09 – Evet, doğrusu bize gocundurucu bir Peygamber (bir nezîr) geldi, fakat biz ona inanmadık ve Allah, hiç bir şey indirmedi, siz büyük bir dalâl içindesiniz diye tekzip ettik derler. (Elmalı)

 

Kalu belâ kad caena neziyrun fekezzebna ve kulna ma nezzelAllâhu min şey’ onlar da diyecekler ki aksine bize bir uyarıcı, yani bir peygamber gönderilmişti, Fekezzebna, fakat biz onu yalanladık ve kulna ma nezzelAllâhu min şey’ ve dedik ki Allah bize hiçbir şey indirmemiştir dedik. Dikkat buyurun, Allah’ı inkar etmiyor bunlar. Allah’ı inkar eden münkirler değil, ateistler değil bunlar. nübüvveti ve vahyi inkar ediyorlar. Allah bize bir şey indirmedi diyorlar. Allah indirmedi diyor. Özünde Allah’ın hayata müdahil olmasını reddediyorlar. İşin temeli bu. Allah’a inanıyorlar, ama Allah bu hayata müdahil olamaz diye düşünüyorlar.

in entüm illâ fiy dalâlin Kebiyr siz elçiler büyük bir şaşkınlık içindesiniz dedik. Bu son cümle Allah tarafından inkarcılar içinde söylenmiş olarak anlaşılabilir. Ama doğrusu diğer cümlenin devamı olarak okumaktır.

 

10-) Ve kalu lev künna nesme’u ev na’kılu ma künna fiy ashabisse’ıyr;

Derler ki: “Eğer dinleseydik onları, aklımızı kullansaydık; alevli ateşte yanan halk içinde olmazdık!” (A. Hulusi)

10 – Ve biz işidir veya akıl eder olsaydık bu Seıyr eshabı içinde bulunmazdık, derler. (Elmalı)

 

Ve kalu lev künna nesme’u ev na’kılu ma künna fiy ashabisse’ıyr ve dediler ki, yani diyecekler ki cehennemlikler eğer biz işitseydik ev na’kılü, ya da akletseydik ma künna fiy ashabisse’ıyr şimdi şu kışkırtılmış ateşin göbeğinde bulunmayacaktık. Sem’iyat, akliyat. Sem’iyat vahye delalet eder. Akliyat ta aklı selime delalet eder.

Nakil, akıl aslında 3. bir unsur daha var dikkat buyurun. Nedir o? Akıl kadar önemli 3. unsur.: çevre. ma künna fiy ashabisse’ıyr biz daha önceden bunu dünyada, dünya için söylüyorlar. Cehenneme layık bir hayat yaşayanların arasında bulunmazdık diyorlar. Demek ki çevre çok önemli. Belki bireysel varlığımızın çevresi duyular kastedilmişte olabilir. Sonuç şu; doğru anlaşılan vahiy, doğru kullanılan akıl ve doğru kullanılan duyular veya doğru çevre. Aslında ma künna fiy ashabisse’ıyr zımnen kendini yakacak ateşe en yüksek bedeli ödemektir demiştik.

Doğru kullanılan akıl, doğru anlaşılan vahiy. Vahiy aklın üzerine bir yağmur gibi yağarsa vahyin yağdığı akıl çöl olmaktan çıkar göl olur, bahar olur, cennet olur. İşte vahyin altına tutmak aklı. Onun için galiba Cafer Hz.lerine ifade nispet edilen güzel bir ifade var. Nedir o? İmam Cafer’e, “Akıl insanın içinde ki peygamber, peygamber insanın dışında ki akıldır.” Nakil doğru anlaşılırsa Akıl sahih tutulursa ve 5 duyu da doğru işlerse bu üçünden biri bile insanı hakikate götürmek için yeter. Yani doğru işleyen bir akıl insanı vahyin kapısına getirir. Doğru anlaşılan bir nakil, vahiy insana aklını nasıl kullanacağını öğretir. Doğru kullanılan 5 duyu insana hem doğru aklın, hem de vahyi doğru anlamanın yolunu öğretir. Yani üçü de birbirini destekler.

 

11-) Fa’terefu Bizenbihim* fesuhkan liashabis se’ıyr;

Suçlarını böylece itiraf ettiler! Uzaklığı yaşasın dev alevli ateş ehli! (A. Hulusi)

11 – İşte günahlarını itiraf ettiler, kahrolsun o halde ashabı Seıyr. (Elmalı)

 

Fa’terefu Bizenbihim onlar günahlarını itiraf ettiler. fesuhkan liashabis se’ıyr olmaz olsun o harlı ateş ashabı.

 

12-) İnnelleziyne yahşevne Rabbehüm Bilğaybi lehüm mağfiretun ve ecrun kebiyr;

“Gayb”ları olarak Rablerinden haşyet duyanlara gelince, onlar için bir mağfiret ve büyük bir ecir vardır. (A. Hulusi)

12 – Çünkü o rablerine gıyab da saygı besleyenler yok mu, muhakkak ki mağfiret ve büyük bir ecir onlar içindir. (Elmalı)

 

İnnelleziyne yahşevne Rabbehüm Bilğaybi lehüm mağfiretun ve ecrun Kebiyr öte yanda rablerine o gaybi bir hakikat olmasına rağmen. Cümlei mutarıza, bil gayb. Yani O gayb olmasına rağmen derin bir sevgi duyanlara gelince lehüm mağfiretun onlar için sınırsız bir bağış vardır. ve ecrun Kebiyr sınırsız bir bağışla yetinmeyecek Allah, bir de onlara bağışladığı gibi sonsuz, tarifsiz bir ecir, yani ödül verecek, büyük bir ödülle sevindirecek.

Sınırsız bir bağış ve büyük bir ödül. Rabbim bizi sınırsız bir bağış ve büyük bir ödülü hak eden, bunu hak etmek için de O’na kulluğa yaraşır bir ömür yaşayan kullarından eylesin.

 

 “Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.

 
Yorum yapın

Yazan: 31 Ocak 2014 in KUR'AN

 

Etiketler: , , ,

Yorum bırakın